Birikim ve Yargı Yetkisi
Rosa Luxemburg’un en büyük katkılarından biri, kapitalizmin kendisinden önceki üretim sistemlerinden dahi daha şiddetli bir rekabet alanında varlığını sürdürdüğüne ilişkin ısrarıydı. Öyle ki, şiddetin ancak küresel kapitalizmin gelişmesiyle büyüdüğünü belirterek kapitalizmden önceki üretim sistemlerinin daha şiddetli bir rekabet alanında var olduğuna ilişkin iddianın tersini iddia etmişti.
Komünizm ve Haklar Üzerine (III)
Hakların paradoksal işleyişini en çok vurgulayan Marksist filozof Ernst Bloch’tur. Bloch, Marx’ın haklar eleştirisinin ana unsurlarını korur, ancak doğal hukuk geleneğinde tarihi olarak değişik formlara bürünse de tahakküme, baskıya direnmek ve “insanın dik yürüyeceği” bir toplumu hayal etmek, bu uğurda savaşmak ve bu savaşı kazanmak adına ebediyen insanda mevcut olan hasleti bulur. Sömürüye son verilmeden insan haklarının hakiki bir temeli olamaz ve haklara saygı gösterilmeden sömürüye gerçek manada son verilemez.
Komünizm ve Haklar Üzerine (II)
nsan hakları tarihi, liberal kutsanış ile Marksizm ve komüniteryanizmin reddi arasındaki çatışma ile karakterize edilmiştir. İnsan hakları Janus gibidir, sunabileceği şeyler paradokslardan ibarettir. Özgürleştirebilir ve hükmedebilir, koruyabilir ve kontrol edebilir. Bu muğlak tutum yakın zamana kadar radikal haklar teorisine nüfuz etti ve Janus’un geriye bakan yüzü zaman içerisinde belirgin hâle geldi.
Komünizm ve Haklar Üzerine (I)
Seksenler ve doksanlarda, Gulag ifşaatları ve komünist devletlerin çöküşüyle sarsılan Marksist entelektüeller, insan haklarına sempati duymaya başladılar. Claude Lefort, Jean-Francois Lyotard, Etienne Balibar ve Jacques Rancière bu akıma katılanlar arasındaydı. Bu akımın yükselişi, liberal kapitalistlerin “tarihin sonu” palavraları ve Fransız Devrimi’ni başarısızlığın, terörün ve totaliterliğin simgesi hâline getiren revizyonist tarih yazımıyla aynı zamana denk geldi. Sol için bir yenilgi ve demoralizasyon dönemiydi. Radikal düşüncede katı olan her şey buharlaşmaya başladı.
Kadın, Yaşam, Özgürlük ve Sol
Yakın tarihli küresel dört haber, cinsiyet veya toplumsal cinsiyet politikalarının mevcut iktidar yapılarına nasıl meydan okuyabileceğini veya onları nasıl pekiştirebileceğini göstermek suretiyle kadınların güçlenmesinin çeşitlerini su yüzüne çıkarmakta. Batılı liberaller için bu dinamikleri anlamak, yeni sağı geri püskürtmek için bir hayli önemli olacak.
Zapatista Otonomisi: Eksik* Bir Deneyim mi? (III)
Zapatista deneyiminde tanık olduğumuz otonomi perspektifi ile yakın zamanda formüle edilmiş eksiklik/yok ediş tezi arasındaki olası yakınlaşmaları, ikisi arasındaki bariz farklılıkların üzerini örtmeden, incelemeyi öneriyoruz. Eksiklik/yok ediş ile iktidarı temelinden yoksun bırakmak ve onu işlevsiz kılmayı kastediyoruz; bu, aynı zamanda (yeni kurulmuş bir gücün ele geçirilmesini haklı çıkarmaya hizmet eden bir kurgu olan) kurucu iktidar hipotezine “hiçbir zaman kurulmuş bir iktidara dönüşmeyen” yok edici bir potansiyelle karşı çıkmayı da içerir.
Hayvan Çiftliğine İkinci Ziyaret: Feminist Bir Alegori
Isırgan Çiftliği’nde yaşam kolay, Patrick Arkey ince bir çiftlik sahibi değildi. Bu duruma, gördükleri günlük eziyetlere rağmen hayvanlar dava arkadaşlığını sürdürebilmek adına birbirlerinden ayrılmama taraftarıydılar. Elbette, sıkıntılar vardı.
Zapatista Otonomisi: Eksik* Bir Deneyim Mi? (II)
Zapatista otonomisini, Meclislerin mutlak önceliğini ve herkesin karar alma sürecine eşit katılımını varsayan bütünüyle yatay bir örgütlenmemişçesine okumaktan kaçınmak önemlidir. Elbette, mandar obedencio, politik işlerin uzmanların elinde toplanmasına yol açan ve insanları kolektif karar verme kapasitelerinden yoksun bırakan bir aygıt olarak devlet mekanizmasını karakterize eden iktidar ilişkisinden radikal bir kopuştur. İnsanlar ve hükümet arasındaki ilişkinin hâlâ emretme ve itaat etme terimleriyle ifade edildiğini görmek şaşırtıcı olsa da bu iki karşıt ilişkiyi paradoksal bir biçimde ilişkilendirmenin, anlamlarını altüst ettiğini kavramak önemlidir:
Zapatista Otonomisi: Eksik* Bir Deneyim Mi? (I)
Jérôme Baschet Çev.: Yusuf Enes Karataş Zapatistalar, 1994 yılında gerçekleştirdikleri ayaklanmadan bu yana Meksika’nın Chiapas eyaletinde otonom bir devrimci örgütlenme ve yönetim kuruyorlar. Bakışlarımızı, maskesinin ardına sakladığı yüzünü asla göstermeyen Subcomandante Marcos imgesinde mistikleşen Zapatista(lar) algısının ötesine çevirdiğimizde fazlasıyla ayrıntılı bir örgütlenme modeli ile karşılaşıyoruz. Sizlerle üç kısım şeklinde paylaşacağımız bu yazı Zapatistaların ideolojik ve…
Ceza Yaptırımına Dair Sömürgecilik Karşıtı Feminist Bir Eleştiri
Çağdaş cezai genişleme, sadece neoliberal bir mirasa sahip değil, o hâlde ilerici siyasi söylemler yoluyla gelişen cezaları nasıl anlamlandıracağız? Bu yazıda sizlere, çağdaş cezai genişlemeyi inceleyebilmek için sömürgecilik karşıtı feminist bir bakış açısı ve Küresel Güney’de hapsetme adaleti çağrısı önerisinde bulunuyorum.