Giorgio Agamben’in COVID-19 pandemisinin patlak vermesiyle birlikte kaleme aldığı yazıların iki karakteristiği olduğu söylenebilir: Neredeyse ömrü boyunca bağlı kaldığı anarşist düşüncenin öğretileri ve kendine has mitik bir anlatı dili. Bu iki karakteristiğin yer yer yazılarının politik niteliğini ve iletmeye çalıştığı mesajı zayıflattığı savunulabilse de Batılı bir düşünür olarak her daim Batı egemenliğinin karşısında kendisini konumlandırması…
Bir yıl önce bugün, bir halkın neredeyse 100 yıllık işgale karşı asla bitmeyen direnişinin doruk noktalarından biriyle uyandık. Aksa Tufanı’na ilişkin haberleri aldığımızdan itibaren dünyanın tüm ezilenlerinin ve ezilenler ile gönüldaşlık kuranların kalbi Filistin’de atıyor. İşgal rejiminin nasıl katliamlar gerçekleştireceğini biliyorduk, bir halkın ve bu halkın elinde kalan küçücük bir toprak parçasının bu katliamlara dayanıp dayanamayacağını…
Marina Veličković Çev.: Kardelen Sine Görücü Son Okuma: Dicle Demir Birkaç gün önce Twitter’da Gazze’nin (ve özellikle devam eden soykırımın önlenememesi veya durdurulamamasının) uluslararası hukukun başarısızlığına işaret edip etmediği konusunda (her zaman olduğu gibi) bir tartışma ortaya çıktı. Yanıtların çoğu benzer bir şeyi söylüyor gibiydi, yani tanık olduğumuz şeyin hukukun değil siyasi iradenin bir başarısızlığı…
Ihab Maharmeh Çev.: Alper Çavuşoğlu Son Okuma: Emre Şimşek Ekim 2023’ten beri Gazze Şeridi’nde Filistinlilere karşı soykırımcı bir savaş yürüten yerleşimci İsrail hükümeti; Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden Filistinli işçilerin, İsrail ve yerleşimlerindeki işlerine ulaşmalarını engellemek üzere adımlar atarken, toplu bir cezalandırma tedbiri olarak işçilerin çalışma izinlerini aceleyle iptal etti. Bu durum, eşi benzeri görülmemiş siyasi, ekonomik…
Enzo Traverso Çev.: Kardelen Sine Görücü Son Okuma: Dicle Demir ÇARESİZLİĞİN GÜCÜ 7 Ekim’deki Hamas saldırısı dehşet verici ve travmatikti. Böyle olması amaçlandı ve hiçbir şey bunu haklı çıkarmaz. Ancak sadece kınanmamalı, aynı zamanda yorumlanmalıdır; hatta ne efsanevi hale getirilmeli ne de şeytanî dehşetle çevrelenmelidir. Amaç ve araç arasındaki diyalektik üzerine eskiden beri tartışılır. Eğer amaç mazlum…
Enzo Traverso Çev.: Kardelen Sine Görücü Son Okuma: Dicle Demir Tarihçi Enzo Traverso’ya göre, İsrail destekçileri tarafından Gazze’deki sivillere uygulanan toplu katliamı meşrulaştırmak için Holokost’un sık sık dile getirilerek kötüye kullanılması, küresel demokrasi kültürü için büyük bir tehlike arz ediyor. Oryantalizmin globalleşen yirmi birinci yüzyılda artık geçerli olmadığını düşünenler büyük bir yanılsama içindedir. Edward Said’in kırk yılı…
Röportaj: Jessica Bennett Çeviri: Ezgi Duman – Gökçe Maraşlı Düzelti: Dicle Demir Toplumsal cinsiyet [gender] nasıl korkutucu bir kelime hâline geldi? Bu mesele üzerine konuşmamızı sağlayan teorisyenin bu soruya birkaç cevabı var. Judith Butler’ın “Kim Korkar Toplumsal Cinsiyetten?” adlı yeni kitabını okurken yaptığım ilk şey, yalnızca giriş kısmında 41 kez geçen “fantazma” [phantasm] kelimesinin anlamına…
Catharine A. MacKinnon Çev.: Yusuf Enes Karataş Son Okuma: Dicle Demir & Ahmet Melihşah Çevlik Pornografinin yarattığı bir dünyada yaşıyoruz. Otuz yılı aşkın bir süredir araştırmacılar pornografinin, tüketicilerini şiddete karşı duyarsızlaştırdığını ve tecavüz mitleri ile kadın cinselliği hakkındaki diğer yalanları yaydığını ortaya koymuştur. Bunu yaparken kendini normalleştiriyor, giderek daha yaygın, müdahaleci ve tehlikeli hâle geliyor,…
Grietje Bears Çev.: Yusuf Enes Karataş Son Okuma: Dicle Demir Pashukanis @100 etkinliğinin, Güney Afrika‘nın İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırımla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı’nda (“UAD”) İsrail’e meydan okuduğu günlere denk gelmesi bazı açılardan ironik, bazı açılardan ise tamamen yerinde. Aslında, bu hukuki mücadele Pashukanisçi teori için önemli bir test olabilir! Pashukanis’in hukuk bilimine yaptığı temel katkılardan biri, anarşist…
Lena Salaymeh Çev.: Rüzgar Özbulduk Sömürgecilik (kolonyalizm) -emperyalizmin modern biçimi olarak- İspanyol ve Portekizlilerin Güney Amerika’yı işgalinin ardından, on altıncı yüzyılda ortaya çıktı. Bir devlet tarafından sermaye sağlamak ve bu sermayeyi aktarmak amacıyla bir bölgenin işgali ve o bölgenin (doğal ve beşeri) kaynaklarının sömürülmesi anlamına gelmektedir. Emperyalizmin önceki biçimlerinin aksine sömürgecilik, kâr odaklı sömürü ile…
Rob Hunter Çev.: Yusuf Enes Karataş Anayasal kriz nedir? Brezilya’daki ağır çekim darbe, olası bir Brexit’e eşlik edecek yasal ve hukuki belirsizlikler ya da Polonya’dan Hindistan’a uzanan etnik ve dini şovenist rejimleri pekiştirme girişimleri gibi gözlemlenen çeşitli olgular tek bir kavramın bayrağı altında birleştirilebilir mi? Yoksa böyle bir proje kaçınılmaz olarak, sosyal gerçekliğin ideal bir…
Alberto Toscano Çev.: Ezgi Duman Düzelti için Onur Kartal’a teşekkürler. “Hür bir insan hiçbir şeyi ölümden daha az düşünemez ve onun bilgeliği ölüm hakkında değil, hayat hakkında derin bir düşüncedir.”[1] 16 Aralık günü Paris’te, 90 yaşında hayatını kaybeden Toni Negri, Spinoza’ya ait bu vecizeyi etik ve politik bir yol göstericiye dönüştürdü. Entelektüel otobiyografisinin üçüncü ve nihai…
Sokak hayvanlarına yönelik şiddet vakaları bir süredir yoğun olarak gündemde. Bu şiddet “güvenlikli sokaklar” söylemi öne sürülüp, Avrupa devletleri emsal gösterilerek bizzat devlet yetkilileri tarafından körüklenirken diğer taraftan hayvanlara şiddet uygulayan vatandaşlar da cezasızlık kalkanıyla korunmakta. Hayvan Hakları Yasası çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirmek yerine yetkililer “toplama” adı altında sokak hayvanlarını toplama kampı niteliğindeki merkezlere kapatmaktalar.Sokak…
20 gündür değil, 75 yıldır Filistin halkına dayatılan apartheid rejimine, savaşa karşı uluslararası hukuk organlarının ve mekanizmalarının suskunluğu hepimiz için aşikâr. Dahası İsrail Devleti’nin yıllardır devam ettirdiği siyasetin yeni bir aşaması olarak başlattığı soykırım ve imha planına açık bir şekilde destek vermekten de çekinmiyorlar. Daha evvelki deneyimlerden de gördüğümüz üzere söz konusu mekanizmalar ve onların…
Lily Lynch Çev.: Cevher Elgin Finlandiya savaş çılgınlığının pençesinde. Haber bültenleri, annelerin NATO kutlama pastaları pişirdiğini, NATO bayraklarının çevrimiçi satışlarının tırmandığını ve Savonlinna merkezli bir bira üreticisinin yakın zamanda NATO temalı bir bira olan Otan olutta’yı piyasaya sürdüğünü gösteriyor (ilk kelime, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün Fransızca kısaltması üzerine bir kelime oyunudur; tam adı Fincede “biraz…
Boaventura de Sousa Santos Çev.: Yusuf Enes Karataş Demokrasi ile sermaye arasındaki ilişki her zaman gergin, hatta tamamıyla çelişkili olagelmiştir. Kapitalizm, sermayeye sahip olan ve onun ihtiyaçları ile özdeşleşen kişiler tarafından yönetildiğimizde kendisini güvende hissederken, demokrasi ise tam tersine, kapitalizmin ihtiyaçlarıyla özdeşleşmek açısından ne sermayesi ne nedeni olan çoğunlukların yönetimidir. Çatışma ayrıştırıcıdır: Zenginliğin kapitalistlerde birikmesi…
Giorgio Agamben Çev.: Yusuf Enes Karataş Bugün sizinle paylaşacağım düşüncelerimin, yaklaşık otuz yıldır uğraştığım arkeolojik araştırmalar bağlamında ele alınmasını diliyorum. Bildiğiniz üzere, burada arkeoloji derken tarihle, yani gerçeklerin ve olayların sebat içinde ve ayrıntılı bir şekilde kronolojik yeniden inşası ile yakından bağlantılı bir bilimi kastetsem de arkeolojinin tamamen tarihle örtüştüğü de söylenemez zira Foucault’nun, kesinlikle…
Antonio Pele Çev.: Yusuf Enes Karataş Yoksullaştırma, güvencesizleştirme ve kentin çeperlerine itilme gibi fenomenlerin adeta bir ölüm makinesiymişçesine işleyen devletlerin elindeki bir planlama aygıtı olduğu aşikâr. Ülkemizde meydana gelen bir doğa olayının bu denli bir felakete dönüşmesi de yalnızca beceriksizlik, ihmalkarlık ya da hazırlıksız yakalanma gibi analizlerle açıklanamayacak bir olgu. Günümüzde nüfus inşası yalnızca denetim,…
Daniel Matthews Çev.: Ezgi Duman “Gelmekte olan demokrasi” (la démocratie à venir) belki de Derrida’nın geç dönem çalışmalarından ortaya çıkan en mukavim ilke. Bu zorlu küçük söz dizimi en önemlileri Spectres of Marx [Marx’ın Hayaletleri] (1993) ve The Politics of Friendship [Dostluk Siyaseti] (1994) olmak üzere, birkaç kitap, makale ve röportajda geliştirildi ve nihayetinde Rogues: Two Essays on Reason’da [Haydutlar: Akıl Üzerine İki Deneme]…
Mark Neocleous & Sam Kelly Çevirenler: Emre Şimşek & Ezgi Duman Düzelti: Yusuf Enes Karataş Yayın notu: Bu söyleşi Sam Kelly tarafından Radical Philosophy için gerçekleştirilmiştir. İngilizcesi daha sonra Radical Philosophy’nin internet sitesinde yayınlanacaktır. Sam Kelly: Güvenlik kavramıyla nasıl ilgilenmeye başladınız? Mark Neocleous: Polis kavramı üzerine bir kitap yazarken başladı. Marx’ın “Yahudi Sorunu Üzerine” yazdığı makalede “Güvenlik, burjuva toplumunun…
Boaventura de Sousa Santos Çeviren: Emrah Denizhan Son okuma: Dicle Demir Değerli Başkan Lula da Silva, 30 Ağustos 2018’de sizi cezaevinde oldukça kısa süren ziyaretim süresince, canlılığını bugün de koruyan bir fikir ve duygu fırtınası yaşamıştım. Bu ziyaretimden kısa bir süre önce, Salvador da Bahia’daki Dünya Sosyal Forumu’nda birlikteydik. Kaldığınız otelin çatı katında, hakkınızda çıkan tutuklama kararı üzerine Jacques Wagner ile fikir alışverişinde bulunmuştuk. Sizin o günlerde, yargı sisteminin…
Arap hukukçulara göre insan eylemleri – sırasıyla – beş kategoriye ayrılır: farz kılınmış eylemler, vacip eylemler, caiz eylemler, mekruh eylemler ve haram kılınmış eylemler. Farz olanın karşısına haram olan, vacip olanın karşısına mekruh olan çıkar. Ancak en önemli kategori, tam merkezde konumlanan ve adeta insan eylemlerini tartan ve sorumluluklarını (sorumluluk, Arapça hukuk jargonunda “ağırlık” anlamına gelir) ölçen terazinin eksenini oluşturan kategoridir.
Nasıl ki Perulu eski diktatör Alberto Fujimori’nin 5 Nisan 1992’deki kendi kendine darbesi demokrasi için bir trajediyse, Pedro Castillo’nun 7 Aralık 2022’deki kendi kendine darbe girişimi de ancak komediden biraz daha fazlası olabilirdi. Kongreyi feshetmeye, yeni parlamento seçimlerine kadar “istisna hükümeti” kurmaya ve yargıyı tepeden tırnağa elden geçirmeye yönelik başarısız bir girişimin ardından Castillo, muhtemelen sığınma talebinde bulunma niyetinde olduğu Meksika Büyükelçiliğine doğru yola çıktı. Yoldayken trafikte sıkıştığı sırada kendi güvenlik ekibi tarafından tutuklandı. Kaderin ironik bir cilvesi olarak, Fujimori ve Castillo şimdi aynı hapishanede tutuluyor.
Fransız Bildirgesi ikili bir normatif miras yarattı. Birincisi, “insanların özgür ve eşit doğduğu”; ikincisi ise direniş ve devrime yönelik (ahlaki ve hukuki) bir hakkın varlığı idi. Eşitlik ilkesi üç şekilde yorumlanabilir. Edmund Burke’ün ardından Jeremy Bentham, Bildirge’nin betimleyici bir biçimde okunmasının feci bir şekilde yanıltıcı olduğu hususunda ısrar etti ve geçersiz bir hatalı bir “olan”dan yanlış ve gayrimeşru bir “olması gereken”e geçiş olarak gördü…
Costas Douzinas Çev.: Yusuf Enes Karataş 1989 sonrası dünyada hakların kapsamı genişledi ve günlük varoluşun neredeyse her alanına dokunmaya başladı. Demokrasi bir dizi hakkın kullanılması olarak sunulur; politik öncelikler ve kararlar, hakların kapsamının genişletilmesi ve yayılmasını şeklini alır; ceza hukuku mağdurların haklarını, ticaret hukuku müşterilerin haklarını, kamu hukuku vatandaşların haklarını korur. Haklar, vergilendirme ve sağlık…
Costas Douzinas Çev: Cevher Elgin (1) İnsanlık Fikri 1. Tez: “İnsanlık” fikrinin belirli bir anlamı yoktur ve ahlaki ya da hukuki kuralların kaynağı olamaz. Tarihsel olarak bu fikir insanları tam insan, daha az insan ve insan olmayan olarak sınıflandırmak için kullanılmıştır. Diyelim ki “insanlık” hukuki ve ahlaki kuralların normatif kaynağı, o hâlde “insanlığın” ne olduğunu…
Komünizm fikri, adikia’nın modern hâli olan kapitalizme bir yanıttır. Normlar ve düsturlar, radikal değişimi ve onun militan öznelerini hazırlamada rol oynar mı?
Şu ana dek bulunabilen en eski Yunanca metin olan Anaksimandros’un fragmanlarında “ancak şeylerin ölümü kaçınılmaz olarak kökenlerinin bulunduğu yerde gerçekleşir, zira zamanın hükmüne göre yargılanırlar ve aidika’ları (kopuklukları, altüst oluşları ve adaletsizlikleri) için birbirlerine tazminat öderler (didonai diken)” diye yazar.
Rosa Luxemburg’un en büyük katkılarından biri, kapitalizmin kendisinden önceki üretim sistemlerinden dahi daha şiddetli bir rekabet alanında varlığını sürdürdüğüne ilişkin ısrarıydı. Öyle ki, şiddetin ancak küresel kapitalizmin gelişmesiyle büyüdüğünü belirterek kapitalizmden önceki üretim sistemlerinin daha şiddetli bir rekabet alanında var olduğuna ilişkin iddianın tersini iddia etmişti.
Hakların paradoksal işleyişini en çok vurgulayan Marksist filozof Ernst Bloch’tur. Bloch, Marx’ın haklar eleştirisinin ana unsurlarını korur, ancak doğal hukuk geleneğinde tarihi olarak değişik formlara bürünse de tahakküme, baskıya direnmek ve “insanın dik yürüyeceği” bir toplumu hayal etmek, bu uğurda savaşmak ve bu savaşı kazanmak adına ebediyen insanda mevcut olan hasleti bulur. Sömürüye son verilmeden insan haklarının hakiki bir temeli olamaz ve haklara saygı gösterilmeden sömürüye gerçek manada son verilemez.
nsan hakları tarihi, liberal kutsanış ile Marksizm ve komüniteryanizmin reddi arasındaki çatışma ile karakterize edilmiştir. İnsan hakları Janus gibidir, sunabileceği şeyler paradokslardan ibarettir. Özgürleştirebilir ve hükmedebilir, koruyabilir ve kontrol edebilir. Bu muğlak tutum yakın zamana kadar radikal haklar teorisine nüfuz etti ve Janus’un geriye bakan yüzü zaman içerisinde belirgin hâle geldi.
Seksenler ve doksanlarda, Gulag ifşaatları ve komünist devletlerin çöküşüyle sarsılan Marksist entelektüeller, insan haklarına sempati duymaya başladılar. Claude Lefort, Jean-Francois Lyotard, Etienne Balibar ve Jacques Rancière bu akıma katılanlar arasındaydı. Bu akımın yükselişi, liberal kapitalistlerin “tarihin sonu” palavraları ve Fransız Devrimi’ni başarısızlığın, terörün ve totaliterliğin simgesi hâline getiren revizyonist tarih yazımıyla aynı zamana denk geldi. Sol için bir yenilgi ve demoralizasyon dönemiydi. Radikal düşüncede katı olan her şey buharlaşmaya başladı.
Yakın tarihli küresel dört haber, cinsiyet veya toplumsal cinsiyet politikalarının mevcut iktidar yapılarına nasıl meydan okuyabileceğini veya onları nasıl pekiştirebileceğini göstermek suretiyle kadınların güçlenmesinin çeşitlerini su yüzüne çıkarmakta. Batılı liberaller için bu dinamikleri anlamak, yeni sağı geri püskürtmek için bir hayli önemli olacak.
Zapatista deneyiminde tanık olduğumuz otonomi perspektifi ile yakın zamanda formüle edilmiş eksiklik/yok ediş tezi arasındaki olası yakınlaşmaları, ikisi arasındaki bariz farklılıkların üzerini örtmeden, incelemeyi öneriyoruz. Eksiklik/yok ediş ile iktidarı temelinden yoksun bırakmak ve onu işlevsiz kılmayı kastediyoruz; bu, aynı zamanda (yeni kurulmuş bir gücün ele geçirilmesini haklı çıkarmaya hizmet eden bir kurgu olan) kurucu iktidar hipotezine “hiçbir zaman kurulmuş bir iktidara dönüşmeyen” yok edici bir potansiyelle karşı çıkmayı da içerir.
Isırgan Çiftliği’nde yaşam kolay, Patrick Arkey ince bir çiftlik sahibi değildi. Bu duruma, gördükleri günlük eziyetlere rağmen hayvanlar dava arkadaşlığını sürdürebilmek adına birbirlerinden ayrılmama taraftarıydılar. Elbette, sıkıntılar vardı.
Zapatista otonomisini, Meclislerin mutlak önceliğini ve herkesin karar alma sürecine eşit katılımını varsayan bütünüyle yatay bir örgütlenmemişçesine okumaktan kaçınmak önemlidir. Elbette, mandar obedencio, politik işlerin uzmanların elinde toplanmasına yol açan ve insanları kolektif karar verme kapasitelerinden yoksun bırakan bir aygıt olarak devlet mekanizmasını karakterize eden iktidar ilişkisinden radikal bir kopuştur. İnsanlar ve hükümet arasındaki ilişkinin hâlâ emretme ve itaat etme terimleriyle ifade edildiğini görmek şaşırtıcı olsa da bu iki karşıt ilişkiyi paradoksal bir biçimde ilişkilendirmenin, anlamlarını altüst ettiğini kavramak önemlidir:
Jérôme Baschet Çev.: Yusuf Enes Karataş Zapatistalar, 1994 yılında gerçekleştirdikleri ayaklanmadan bu yana Meksika’nın Chiapas eyaletinde otonom bir devrimci örgütlenme ve yönetim kuruyorlar. Bakışlarımızı, maskesinin ardına sakladığı yüzünü asla göstermeyen Subcomandante Marcos imgesinde mistikleşen Zapatista(lar) algısının ötesine çevirdiğimizde fazlasıyla ayrıntılı bir örgütlenme modeli ile karşılaşıyoruz. Sizlerle üç kısım şeklinde paylaşacağımız bu yazı Zapatistaların ideolojik ve…
Çağdaş cezai genişleme, sadece neoliberal bir mirasa sahip değil, o hâlde ilerici siyasi söylemler yoluyla gelişen cezaları nasıl anlamlandıracağız? Bu yazıda sizlere, çağdaş cezai genişlemeyi inceleyebilmek için sömürgecilik karşıtı feminist bir bakış açısı ve Küresel Güney’de hapsetme adaleti çağrısı önerisinde bulunuyorum.